26 Ekim 2011 Çarşamba

Evini Yenilemeyi Düşünenler İçin..

Eğer sizde küçük bir dairede tek başına yaşıyorsanız,uzun bir süre değişiklik yapmadıysanız ve biraz da sıkılmaya başladıysanız küçük küçük dekorasyonlarla evinizi yenilemeye başlayabilirsiniz..Size önerebileceğim modern çağın genç evleri..


Tarz ve güzel bulabileceğiniz bir çok dekoratif eşyada en büyük kurtarıcınız İkea olabilir.
        

Yaşanmışlığı Yaşanmamış Yapmak..

İnsan sahip olduklarının ömür boyu elinde olacağına inanır.. Ne garip.. Oysa tek bir nefes değil mi bizi hayata bağlayan tabiri caizse pamuk ipliği.. Gözlerimizi kapatmamızı engelleyen ne, bizi hayata bu kadar sıkı sıkıya bağlı tutan nedir.. Aşk mı? Eğer bu hayatta bazı şeylerin sende tecrübe bıraktığı hissine kapıldığın halde senin en zor durumunda elini tutacak tek bir kişi bile yoksa,Ağladığında başını yaslayacak bir omuz bulamıyorsan ama yine de kendine olur olmadık şeyleri delil gösterip bahane uyduruyorsan ummadık anda umulmadık cümleler kurarak ,bütün bunlara rağmen arkanda kırdığın insanların kalpleri sere serpe değilse ayak bastığın yollarda ,umudunun olmadığını iddia ettiğin halde hala içinde minicik bir umudun olmasından dahi umut duymalısın hayata inat.. Birinin elimizi tutmasını bize destek olmasını neden isteriz? Bu hayat çift olarak yaşamaya göre mi düzenlenmiş.. İnsan tekken nefes alamaz mı.. Bir insan en fazla ne kadar düşünebilir bir diğer insanı, en fazla ne kadar hayalini kurabilir, tokalaşma haricinde hiçbir şekilde elini tutamadığın sıcaklığını hissedemediğin insanın ellerini kaç defa ellerinde hayal edebilir..Umut nedir peki..Olmayacak şeylere bel bağlamak mı,yoksa olmasını hayal ettiğin şeyler mi..Seni ilk gördüğümde önce gözlerine baktım umutsuzdu sanki..yeni gelmiştim hüzün kokan şehre..Elini kolunu sallaya sallaya gezen insanların arasında kendimi ne kadar savunmasız hissettiysem şuanda aynı haldeyim..
Bir insan altı üstü bir defa gördüğü bir insana ne kadar bağlanabilir…Bunun sırrı senin gözlerindeydi belki de.. Belki ilk tokalaşmaya uzattığın ellerinde..O an kendimi ne kadar saf hissettiysem şuanda kendimden seni bilerek uzaklaştırdığım için o kadar cellat hissediyorum kendimi ..Kötü bendim sana bağlanırken kalbimi zorla elinden tutup hayal dünyasından çıkardım,bir çocuğun ergenlik hali gibi, hayatın gerçekleri hayal dünyasından acıdır ya . Kötü bendim hayatın sana kattıklarını göz ardı ederek yargıladım seni,yaşattıkları yaşadıklarım öğretti belki bana bunu..hayat küçücükken aldı elimden elma şekerimi benim, annemin duaları hep ıskaladı beni..Görmek isteyeceğim ne varsa küçüklükten aldı elimden alıştırmadan, yıkıp dökerek yerinde enkaz bile yok şimdi arda kalanların..
O kadar yaşanmışlığı, o kadar yaşanmamış yapan bir beyne sahip, o kadar yaşanmamışlığı, bir o kadar
yaşanmış yapan bir kalbe..Elimde olsa gelir miydim sana.. Yok yine gelmezdim..yine seçerdim çürük elma gibi kenara ,çünkü benim yaşanmışlığım yok senin kadar ..Benim ellerim senin kadar ele dokunmadı benim gözlerimin içinde seninkiler de olduğu kadar insan boğulmadı ..Kalbim hala ilk görüşte aşka inanacak kadar saf ve bir insanın sana iyi niyetle yaklaşacağına inanacak kadar..Keşke kalbinin derinliklerinde ne var öğrenebilseydim..Bana dair değil korkma hemen ..Bana dair sende bişeylerin olmadığından eminim zaten.,hayata dair ailene arkadaşlarına belki hoşlandığın kıza ..O da sana benim gibi bakar mı tutmadığı halde ellerini , gözyaşımı silmiş kadar şefkatli bulur mu..
Gülmeni bile özledim…şimdi bütün bunları kendime bile itiraf etmeye cesaretim yok.Zira aklıma söz geçiremediğim için de sen suçlusun, geldin..Ne kadar güzel bir cümle ama kısa sürdü geldiklerin gitmelerinden çok daha kısa..

19 Eylül 2011 Pazartesi

Terk edilmek tüm canlılara aynı acıyı verir..

Belki de onu hiç tanımasa daha iyiydi.
Ondan önce alışkındı yalnızlığa; kendi başının çaresine bakabiliyordu.
Sokaklar it kopuk doluydu; onlara alabildiğine güvensiz, kendine aşırı güvenliydi; hepsine kafa tutuyordu. 
Evet, belalıydı hayat, zordu ayakta kalmak, ama uğraşıp alıyordu ekmeği aslanın ağzından, karnını doyuruyordu.
Birbaşınalık güç, ama tanıdıktı; böylesine acı vermiyordu. 

Onu gördüğünde herkese yaptığı gibi uzak durmuş, kuyruğu dik tutmuştu başta…
Mademki diğer yabancılardan farkı yoktu; gardı düşürmenin âlemi de yoktu.
Ama gözünün ta bebeğine bakıyordu bizimki…
Belli ki ona ilk görüşte vurulmuştu. İlk dokunuştan ebediyen bir arada yaşayacaklarmış gibi bir his oluşmuştu.
Bir sıcak gülüş, bir tatlı sarılışla düştü gardı; kalbini açtı, kedi gibi uysallaştı.
Evet, sevebilirdi bunu…
Hürriyetinden onun için cayabilir, yalnızlığını noktalayabilirdi.

Yemeklerini paylaştılar önce… Sonra evlerini, yataklarını…
Her yere birlikte gidiyorlar, hep birlikte geziyorlardı. Tatlı sözler, cilveleşmeler, hediyelerle başı dönüyordu.
Günden güne ona daha da alışıyor, şüphelerinden arındıkça gevşiyor, güven hissiyle tanışıyordu.
Belki de yıllarca boş yere direnmişti böyle bir ilişkiye…
Kendine boş yere ıssız kaleler inşa etmiş, onca acıyı boşa çekmişti belki de…
Kendini tanıyamıyordu:
Aşk, tırnaklarını, dişlerini sökmüştü adeta; uysallaşmış, evcilleşmişti.

Bir sabah yalnız uyandı; yanı boştu.
Bahçeyi aradı; yoktu.
Sokağa koştu; uzaklaşan arabanın egzozunu gördü.
Ufukta kaybolana dek süzdü arabayı...
“Nasılsa dönecek” diye düşündü o an… o gün… o hafta…
“Galiba gelmeyecek” diye kaygılandı o ay sonu…
“Gitmeseydi keşke” deyip durdu o mevsim…
Ve yılsonu, “Keşke hiç gelmeseydi”ye döndü hissiyatı...
Öylesine çökmüştü.

Oysa kimseye güvenmediğinde güçlüydü; aşk, direncini kırmıştı.
Cömertçe açtığı kalp, iltihaplı bir yara olup çıkmıştı.
Sevgisizken aldanmazdı hiç olmazsa; şimdi hem sevgisiz kalmış, hem kandırılmıştı.    
Tutkuyu bir kez tattığı için hep onu arar olmuş, tokluğa alışınca açlığı unutmuştu.
Bir gün mutlaka gelecek”le “Onsuzluğa alışmalıyım” arasında gidip gelmekten bitap düşmüştü.
Yeniden it kopuk dolu sokaklara döndüğünde aşka düşmeden önceki halinden eser yoktu. Hastalanmıştı.
Nefretten korkarken, aşkla zehirlenmiş, ihanetle yaralanmıştı.
Sessizce ağladığı gecelerde “Belki de onu hiç tanımasam daha iyiydi” diye sayıkladı.
Yalnızlık belası, ayrılık acısından âlâydı...

6 Eylül 2011 Salı

Bugün burcumun benim için söyledikleri..

Önceden burcumu sorduklarında çekinirdim söylemeye.Nebileyim birden böyle ''BOĞA'' denince bir ürkütücü gelir heralde:) Hemen de ilk akla gelen şeydir ''İnatçı'' kelimesi..Valla değilim.Eh tamam arada bir oluyor ama herzaman değil,ee herkesde olduğu kadar sadece..Hem ben biliyorum kendimi sevdiklerime karşı olamıyorum inatçı,hemen yelkenlerim suya iner..
Hem önceden de hiç aklıma gelmezdi boğa kadını neymiş,boğa erkeği neymiş bir araştırayım deyip dergi kitap karıştırmak.
Son zamanlarda da tv'de çok karşıma çıkar oldu şu burç yorumları,her defasında annem'' Tuba,koş koş boğa burcunu anlatıyor.Bu sene neler olacağını söylüyor bak'' der oturturdu yanına,dinlerdik artık..
Ama bak bugün okuduğum gazetede boğa kadınları için neler denmiş:

'' Bir Boğa Kızıyla birlikte olmaktan daha mükemmel bir şey olamaz.(buraya dikkat edelim lütfen heheh)Karmaşık, zorlu, sert, şiddetli olaylar karşısında bile o inanılmaz dinginliğini, sükunetini bozmayacaktır.
Öylesine sakin duruşunun zorlama olduğunu sanmayın sakın. Zira o hiçbir şey için kendini zorlamaz. Riya, yalan ve oyunlara kalkışmaz. Nasıl duruyorsa, öyledir. Rahattır. Ve onun bu rahatlığı çevresine yayılır. Etrafını huzur dalgalarıyla kaplar ve onunla birlikteyken geriliminizin yavaş yavaş azaldığını farkedersiniz.

Boğa Kızları kesinlikle fiziksel bir varlıktır. Onun dikkatini çekecek yegane şey de alacağı fiziksel zevklerdir. Bunun dışında karmaşık figürlerden, yapma çiçeklerden, herkesin yapıyor olduklarından hiç mi hiç etkilenmez.'' demiş burç yazarımız ve devam etmiş;

''Hoşgörü sınırları öylesine geniştir ki, bu sınırların nerede başlayıp nerede bittiğini anlamakta zorlanabilirsiniz. O, diğer burçların kızları gibi yanınızdan geçen kıza baktığınız için dırdır etmeyecektir. Hatta bunun üzerinde hiç durmayacaktır. Fakat, onun sizi kıskanmadığını düşünüp aklınızdan geçen veya içinizden gelen her şeyi yapabileceğinizi de zannetmeyin.

Kolay kolay öfkelenmez. Dırdır etmez, tersine hayatınızı kolaylaştırmak için öylesine pratik çözümleri vardır ki, kesinlikle sizin erkek olduğunuzu hissettirecek şekilde davranır. İpleri sizin elinize kolayca bırakıp idare edilmekten ayrıca keyif alır.
Ama siz idare edemeyecek olursanız, idareyi ele almakta bir an bile tereddüt etmeyecektir. Hem de son derece güçlü ve başarılı bir biçimde.
Fakat, yine de arzusu bu değildir. Çünkü, o gerçek bir erkekten hoşlanır ve ölünceye kadar ona sadık kalır.'' Bu yazıda ve de özellikle bu son paragrafta ifade edilen cümle çok doğru:) bu güzel yazının üstüne ben daha ne diyebilirim ki; ANLAYAMAMIŞ olanların vay haline ;)

5 Eylül 2011 Pazartesi

Uzun Bir Aradan Sonra..

Bugün ilk defa aklıma geldi bir bloğum olduğu çok üzgünüm elde olmayan sebeblerden dolayı bu kadar ara verdiğim için..En son yayınladığım yazımın ardından ne değişiklikler oldu hayatımda bir bilseniz..
İş değişiklilklerimden tutunda özel hayatıma varana kadar :(
Yemin ederim yaz aylarından nefret ediyorum artık hatta ve hatta ağustos ayından diyebilirim.Benden çevremdeki sevdiklerimden ne istiyor olabilir.Kendi halimizde yaşıyoduk işte hayatımızı!!
Ne yaşanması gerekiyorsa hepside her senenin bu ayında mı yaşanır be kardeşim!!Şimdi burdan bir başlasam anlat anlat bitmez,uzun lafın kısası hiç gelmez..Gel biz en iyisi bu yazı,bu yazıyla burda noktalayalım.Yeni bir başlık açıp yeni yeni yazılar yazalım..
(Şuan işteyim ve artık kapatmalıyım..)
En kısa zamanda yeni resimler ve yeni yazılarımla görüşmek üzere ve güzel bir pazartesi geçirmeniz dileğiyle..
xoxo  :)

23 Ocak 2011 Pazar

Let'S never stop falling in love....


Bu aralar Pink Martini hayranlığım başladı.Hatta telefonumun içerisine kadar girmiş durumda.Yoğun geçen iş temposunun ardından eve gelir gelmez yaptığım ilk iş diyebilirim;Pink Martini dinlemek.Bıkmadan usanmadan..
Ah birde bir yurtdışı gezisi yapmak istiyorum ki sormayın; özellikle de Fransa olmalı.Nice'de küçük bir otelde sessiz sakin zaman geçirip,her yerin altını üstüne getirerek gezmek istiyorum.

21 Ocak 2011 Cuma

yorgunca geçirilen bir gün :(

Heyecanlı,yorgun,koşuşturmalı ve yoğun bir günün ardından eve gelmenin ve evde geçirdiğim dakikaların tadına doyamıyorum.Dakikalar koşuşturmaya başlıyor sanki tutamıyorum.21:21 olmuş bile saat :(
Seni çok ihmal ettiğimi düşünüyorum buaralar benim sevimli bloğum:) Ama sanırım bilmediğin durumlar var.Sonunda güzel bir şirkette işe başladım.( biraz zorlanıyorum tabi ama inşallh üstesinden gelicem.)Hal böyle olunca da tabi bir şeyler yazmaya pek zaman ayıramıyorum.Uzun zamandır düzenli saatleri olan bir işim olmamıştı.
Ne kadar yakınsamda bu şehirden,sinirlensemde her yola çıktığımda vazgeçemiyorum yinede.Sabahın erken saatlerinde başlayan koşuşturmaya katılıyorum bende.Üsküdara inip Mihribah Sultan Camisi'nin içerisinden geçip deniz kenarına inip,kalablıktan sıyrıldıktan sonra hemen biniyorum Beşiktaş motoruna.
Sabah güneşinin denizde dalgalarla dans edişini ve dikatleri üzerine çekmek istercesine gözümüze vurması ışıklarını,deniz motorunun bir o yana bir bu yana sallanarak karşıya geçmesi,motorlarla yarışa geçen yunusları izlemek yetiyor kafamı dağıtmaya.

12 Ocak 2011 Çarşamba

Pembe Çantam :))

Uzun zamandır yapmayı düşündüğüm keçeden el çantamı sonunda bugün faaliyete geçirebildim.Renk konusunda biraz tereddüt ettim ama daha sonra şeker pembede karar verdim.
Üzerini süslemek için yine renk renk keçeden süsler aldım.En güzeli de üzerinde parlak taşları olan uğur böceği,yanına mavi bir kelebek yerleştirdim sonra da büyük sarı bir çiçek ekledim.Bakalım görünce sizlerde beğenecek misiniz?  :)
Gerekli malzemeler ;
*50x50 boyunda istediğiniz bir renk keçe
*Dikimi için mumlu ip
*Çantamızı süsleyecek küçük,büyük süsler.


   Öncelikle çanta yapacak olduğum keçeyi dikdörtgen olacak şekilde kestim.Çantanın kapak kısmını ayırdıktan sonra 2 ye katlayarak yanlardan,keçeyle aynı renk olan mumlu ip ile çapraz olarak diktim.

Daha sonra kapak kısmı için ayırdığım bölümün kenarlarını çapraz olarak teğelledikten sonra üzerine süslerimi diktim.



  


Çantanın arka kısmınıda süslemek amaçlı yeşil çiçeği diktim.Hem ön kısmı hem de arka kısmı renkli olsun istedim.




 
 
 Çantamı yaptım bitirdim bile hemen.Yapımı gayet kolay bir çanta.

7 Ocak 2011 Cuma

Dekoratifler..

Bu kış keçelerden yapılan her şey çok revaşta olduğunu düşünüyorum.



soğuk kış havaları için :)



keçeden yapılmış hem saç bandı hem kulaklık olarak kullanılabilecek şık bir aksesuar..
Tposhop'ın çoraplarından ve sanırım bu senenin de moda çorapları.Oldukça da sıcak tutuyorlar,ayaklarınız için çok çok ideal ve şık diyebilirim..

aksesur yapımı..



önce ve sonrası yapımlar..

Bugün internet başında oldukça zaman geçirdim ve çok güzel kendimizin yapabileceği bir çok şey keşfettim.Bunları hemen bloğumda paylaşmalıyım diyerek başladım yazmaya..Umarım sizlerde beğenırsınız ve hatta denedikleriniz olursa bana da göndermenizi çok isterim:)


hoşgeldin 2011 :)

Uzun zamandır bloğumla ilgilenememiştim.Hepinizin yeni yılını en içten dileklerimle kutluyorum.2011 in başta hepimize sağlık,mutluluk,huzur daha sonra başarılı ve güzel zamanlar gecirebileceğimiz bir yıl olmasını diliyorum..