17 Şubat 2012 Cuma

Hatıralarrrrr ...

Kendinizi yaşlandığınız zamanın içerisinde düşündünüz mü hiç?O bebek gibi olan teninizin değiştiğini cildinizin artık eskisinden daha kırışık olduğunu,yaşınızın 70 olduğunu ve yanınızda kimlerin olduğunu yada olabileceğini??
Hayatta hep bir şeyleri başarma hırsıyla büyüdük,her istediğimizin olmasını istedik..Önce büyümek istedik,sonra okulumuzu bitirmek,bir iş bulmak,o işte ilerlemek daha iyi paralar kazanmak istedik ve hepsi için bir çok şeyden vazgeçtik..Bütün bunlar hayatımızda yaşanırken yaşımızda ilerliyordu elbette.O dolu dolu yaşayabileceğimiz,umursamazca,heyecanlı geçirebileceğimiz 20'li yaşlarımızı kaybettik,her geçen gün zaman daha çabuk geçiyor..Bugün annelerimizle yada her hangi bir yaşlı amca veya teyzeyle konuştuğumuzda sizce en çok hangi zamanlarını özlüyorlardır??O aşık oldukları ama birinin görme korkusuyla yaşadığı aşklarını,rahatca yaşayamadıkları her şeyi,arkadaşlıklarını özlüyorlardır..Bizler ise belkide herşeyi olabildiğince özgür yaşadığımız için kıymetini bilmiyoruz bu duyguların..
Zaman akıp gidiyor..Yıllar aylar gibi geçiyor,aylar haftalar,haftalar günler gibi günler ise saatler kadar çabuk geçip bitiyor..
Geriye dönüp baktığımızda ise artık herşey ''hatıra'' olarak kalıyor..Bazen bir şarkıda,bazen bir resimde,bazen de bir sohbet arasında canlanıveriyor birden..

16 Şubat 2012 Perşembe

Eskii Zamanlar..

Küçükken ne kadar da güzel geçerdi günlerimiz değil mi? Hele de yaz mevsimiyse,hergün dışarıda,bahçede,yazlıkta geçirilen günlerimiz..Sabah erken uyanır hemen mayomu giyer beklemeye başlardım terastaki salıncakta ev halkının uyanmasını..Biran önce kahvaltı yapıp denize gitmek için can atardım,ablamlara doğru dürüst kahvaltı yaptırtmadan kaldırırdım masadan biran önce denize gitmek için;tam bir su hastasıydım..Oysa ki annem anlatırdı daha ben 5 yaşındayken beni yıkamak istediğinde ''kaynım ayıyo anne''diyerek kaçıp,''banyo yapmak istemiyoyum'' dediğimi,suya girene kadar korkar girdikten sonrada çıkartamazmış beni :))
Şimdi koskoca kız oldun diyor küçüklüğüm gözlerinin önünde canlanıyo her defasında,mutlu oluyor ama zamanın geçmiş olmasına da bir okadar üzülüyor..
En güzel zamanlarımızmış hepbirlikte geçirdiğimiz o günler..Yaz gecelerinde balkonda yapılan sohbetler,arkadaşlarla sahile gitmeler,hele de yaz aşkları,bakışmalarımızın belli olucak korkusu,her akşam onu görücem heyecanı :)Sanırım artık kalmadı böyle küçük heyecanlar..
Malesef artık hiçbir şeyin kıymetini bilmez olduk..Yaşadıklarımıza sahip çıkamaz,yok olup gitmesine göz yumar olduk..En değerli varlığımız duygularımız gün geçtikçe yok oluyor,değersizleşiyor..

7 Şubat 2012 Salı

2 Yarımı Toplasak 1 Bütün Yapmıyor Artık..

***
iki yarımı toplayınca bir etmiyor. İnsan tek başına mutsuzsa başka biriyle de
mutlu olamıyor.
Önce yalnızdık.
9 ay boyunca karanlık bir yerde dışarı çıkmayı bekledik ve dünyaya ağlayarak
geldik.
Pişman gibiydik. Ya da mecburen gelmiş gibi.
Biraz büyüdükten sonra, kendimizi bildiğimiz anda, içimizi kemiren, kalbimizi
kurcalayan o tuhaf duyguyu hissettik: Bir yerde bir eksik var dedik.
Korktuk.
‘Bunun sebebi ne?’ diye sorduk kendimize. Cevabı yapıştırdık:
‘Demek ki sahip olmadığımız bir şeyler var.
O yüzden eksiklik hissediyoruz’. Peki, neye sahip olmamız gerekiyor?
Çocukken ‘yaşımız küçük’ diye düşündük. Her istediğimizi yapamıyoruz.
Kurallar, yasaklar var. Büyüyünce her şey yoluna girecek.
Büyüdükçe bir şey değişmedi.
Yine huzursuzduk. İçimizden bir ses aynı sözcükleri fısıldıyordu:
‘Bir eksik var. Kafamız karıştı. Nasıl kurtulacağız bu iğrenç duygudan?
Nasıl geçecek bu?
Aklımıza yeni cevaplar geldi: Okulu bitirince geçecek. İşe girince geçecek.
Para kazanınca geçecek. Tatile gidince geçecek. Okulu bitirdik. Diploma aldık.
İşe girdik. Kartvizit aldık. Çalıştık. Para kazandık. Taşındık. Araba aldık.
Çalıştık. Eve yeni eşyalar aldık. Tatile gittik. Dans ettik. Terfi ettik.
Kartviziti değiştirdik.
Daha çok çalıştık. Daha çok para kazandık. Çalıştık. Çalıştık.
Geçmedi.’Bir yerde bir eksik var’ hissi, hala orada duruyordu.
Bu sefer de ‘Sevgilimiz olunca geçecek’ dedik. ‘Yalnızlığımız sona erince bu
illetten kurtulacağız.
‘Beklemeye başladık.
Derken, biri çıktı karşımıza aşık olduk. Ve anında başka biri olduk.
Daha güçlü, daha güzel, daha akıllı biri. Hesap cüzdanları, kartvizitler,
hatta ilaçlar bile böyle hissetmemizi sağlamamıştı.
Sevgilimizin gözlerinde, daha önce bize verilmemiş kadar büyük sevgi ve
hayranlık gördük.
Sevgilimizin gözlerinde Tanrı’ yı gördük.
Işığı gördük.’Tünelin ucundaki ışık bu olmalı’ diye düşündük ‘kurtulduk’.
Sonra bir gün, daha dün bize deli gibi aşık olan insan çekip gidiverdi.
Ya da artık eskisi gibi sevmediğini söyledi. Ya da başka birine aşık olduğunu
söyledi.
Ya da daha kötüsü, başka birine aşık oldu ama söylemedi.
Telefonu açmamasından, elimizi tutmamasından, sevişmemesine bahane bulmak
zorunda kalmamak için biz uyuduktan sonra yatağa gelmesinden anladık, bir
terslik olduğunu.
Belki de sevmekten vazgeçen veya terk eden sevgilimiz değildi, bizdik.
Fark etmez. Sonuçta aşk bitti.
Şimdi her yer bomboş. Şimdi tekrar yalnızız. Başladığımız yere döndük.
Yıllarca uğraştık, eksiğin ne olduğunu bulamadık. Halbuki her şeyi denedik, her
yere baktık.
Öyle mi? Bakmadığımız bir yer kaldı.
İçimize bakmadık.
Eksik parçayı dışarıda aradık ama içimizde saklı olabileceğini akıl etmedik.
Birilerini sevdik, birileri bizi sevsin diye uğraştık ama kendimizi sevmedik.
Şaşıracak bir şey yok, tabii ki sevmedik.
Kendimizi sevsek bu kadar koşturur muyduk? Canımız yanmasın diye duvarların
ardına saklanır mıydık?
Kendimizi boş sanıp doldurmaya uğraşır mıydık? Terk edilmekten korkar mıydık?
Asıl eksiklik, eksik olduğumuzu düşünmekti.
Asıl eksiklik, çareyi başkasında aramaktı.
Hayatın matematiği farklı; iki yarımı toplayınca bir etmiyor.
İnsan tek başına mutsuzsa başka biriyle de mutlu olamıyor.
‘Herkes beni sevsin’ diye uğraşınca kimse gerçekten sevmiyor, herkes sevgisine
şart koyuyor, sınır koyuyor.
Oysa ‘kendime duyduğum sevgi bana yeter’ diye düşününce, kendimizi olduğumuz
gibi kabullenince yarım tamamlanıyor.
Her şey bir oluyor. İşte o zaman perde aralanıyor.
Acı diniyor.
İşte o zaman başka `bir`i bir araya gelerek, hesabın kitabın, korkunun kaygının
hüküm sürdüğü sahte bir sevgi yerine, gerçek bir sevgi yaratılabiliyor.

Hepimizin gerçek sevgileri bulması ümidiyle ;) Asıl gerçek kendimizi sevmeyi unutmamamız :))

Bir Elinde Sesi Varmış..

Dışarıda kasvetli bir hava var.Yarı yağmurlu yarı karlı başladık yine iç sıkıcı günlere..Güzel bir tarafı var en azından işten erken çıkıyoruz..
İşten sonra kalan zamanlarımı okuyarak yada müzik dinleyerek evimde geçiriyorum.Büyük bir sınavın içerisinden çıktım aslında.Ama hala izlerinin devam ettiği,baş etmek zorunda kaldığım,üzüldüğüm,hak etmediğim süreçlerden geçtim..Ama hepsinin de üstesinden tek başıma geldim..Yeniden doğmuş kadar rahat,mutlu ve huzurluyum şimdi..Ne kadar güçlü olduğumu,bir elin de sesinin çıkabildiğini gördüm..
Bu hayttaki en büyük eksikliğimiz;çareyi başkalarında arama çabamız..Yalnızken nasıl mutsuzsa bir kişi yanında biri varken de mutlu olamıyor malesef..
Hangimiz bu dünyaya isteyerek geldik?? Sanki gelirken bile pişmandık,ağlayarak geldik ve yalnız geldik..
Sonra büyüdük ve zannettik ki büyüyünce herşey daha iyi olacak..Ama malesef ben büyüdükçe üzüntülerim de büyüdü,sıkıntılarım da büyüdü ama en çokta ben büyüdüm..Küççükken yapamadığımız bir çok şeyi hepimiz demezmiydik büyüğünce yapıcam.
İşte bununla ilgili Can Dündar yine öyle güzel bir yazı yayınlamış ki hemen bunu sizinle de paylaşıyorum..
***

1 Şubat 2012 Çarşamba

Pamukkk gibi..

Güne yine bembeyaz başlamakk :)
Sıcacık yatağımdan çıkmak istemedim hiç biraz daha keyif yapmak,gözlerimi tavana dikip düşünmek neyi düşündüğünü bilmeden..sonra yataktan kalkıp hemen pencereme yöneldim ve her yerin bembeyaz olduğunu görünce küçük bir çocuk gibi sevinçle başladım resim çekmeye..O kadar güzel yağıyorduki kar..
Sizinlede hemen paylaşmak istedim..